RPT (RETİCULO
PERİTONİTİS TRAUMATİCA)
Yemlerle
alınan madeni sivri cisimlerin reticulum’a batması ve daha sonra
da periton’u ve çevre organları yangılandırması sonucu
şekillenen bir hastalıktır. İnekler için önemlidir.
Etiyoloji
ve epidemiyoloji:
Sığırlar
çok obur olduklarından kaba ve kesif yemler içine karışmış
bulunan çivi, tel, iğne, toka benzeri sivri madeni cisimleri,
cıvata, somun ve bilya gibi küt madeni cisimleri de
yutabilirler. Ot ve saman balyalarındaki tellerin iyi
ayıklanmaması; meralara çöp inşaat artıkları ve metal sanayi
artıklarının atılması; hayvanların çöplüklerde ve meskun
yerlerin çevresinde otlatılmaları madeni cisimleri yutma
ihtimalini artırır.
Gebelik
devresine kadarki dönemde sığırların madeni cisimleri yutma
ihtimali çok yüksek değildir. İnekler gebelik ve Laktasyon
devrelerinde çoğunlukla mineral madde noksanlığı çektikleri için
bulabildikleri her şeyi yeme eğilimi gösterirler. Bu davranış
yaşlı ineklerde daha belirgindir. Açlık dengesiz beslenme,
protein yetersizliği, mineral madde(özellikle fosfor) ve iz
element noksanlıkları madeni cisimlerin yutulma ihtimalini daha
da artıran faktörlerdir.
Yerleşme
bölgeleri ve çevresinde bulunan sığırların büyük
çoğunluğunu(ortalama%85–90) ön midelerinde madeni yabancı
cisimlerin bulunduğunu söyleyebiliriz.
Patogenez:
Madeni cisimlerin özgül ağırlıkları yüksek
olduğundan özefagusu geçer geçmez reticulum içine düşer ve orada
toplanırlar. Bunların bir kısmı reticulum kontraksiyonları
sırasında rumene atılabilir.
Sivri uçlar
petek gözler içine girip ortaya takılabilir. Bu durumdaki bir
sivri yabancı cisim birbirine zıt iki kuvvetin etkisi
altındadır. Bu kuvvetlerden 1.si önden arkaya ritmik
kontraksiyonlar şeklindeki reticulum kontraksiyonları, 2.si ise
her yönden etkili olan intraabdominal basınçtır. İntraabdominal
basınç denildiğinde, karın kaslarının kontraksiyonları ile
Rumen, uterus ve diğer karın organlarının ağırlık ve
dolgunluklarından kaynaklanan kuvvetlerin toplamı anlaşılır.
İntraabdominal basınç yükselmediği sürece, petek içinde takılı
durumdaki sivri yabancı cisim batmaz. Rumenin aşırı derecede
dolgun olması, gebelik, doğum kontraksyonları, yokuş aşağı inme
hallerinde intraabdominal basınç artar. Reticulum içinde takılı
durumdaki yabancı cismi önden arkaya iten kuvvetin(reticulum
kontraksiyonları),arkadan öne doğru iten kuvvetten(intraabdominal
basınç) daha zayıf kalması halinde sivri cisim öne doğru itilmiş
gibi olur ve mukozaya batar. Reticulumun her kontraksiyonunda
cisim biraz daha öne kayıp batmaya devam eder(enseye konan
pisipisi otunun insan yürüdükçe sırtta hareket edişi gibi).
İlk batma
devresinde retikulitis simplex, cismin peritona ulaşması halinde
reticuloperitonitis traumatica şekillenir. Yabancı cismin
beraberinde sürüklediği cisimler irinli yangı meydana getirir.
Ancak bu lokal yangı bölgesinde kalın bir fibröz doku
şekillenerek yabancı cismin etrafını sımsıkı çevirir ve böylece
vücut yabancı cismi zaptetmeye ve en zararsız şekilde tutmaya
çalışır.
Yabancı
sivri cisimler çoğunlukla reticulumun cranio-ventral duvarına
batarlar. Cisim peritona ulaştığında diyaframa ile karşı karşıya
gelir. Peritonun her iki yaprağında oluşan yangı odağı kalın bir
fibröz doku ile kuşatıldığı için retikulum ile diyaframa bu
bölgede birbirlerine sımsıkı yapışmış olurlar. Reticulum cranio-ventral
kesimde diyaframa yapışmış duruma geldiği için reticulum
hareketleri bir ölçüde kısıtlanmış olur.
Yabancı
cisim uzun süre bu durumda kalabilir. İntraabdominal basıncın
artması halinde(örneğin doğum kontraksiyonları sırasında),daha
öne doğru ilerleyerek diyaframayı deler, göğüs boşluğu içine
girer. Kısa sürede pericarditis traumatica’ya neden olur.
Batan sivri
cismin ucunun kıvrık olması halinde, kayığın dümeni gibi cismin
yönü kıvrık tarafa kayar. Laterale kayarak, kalp kesesine
girmeksizin sol altta kaburgalar arasından dışa uc vermesi de
mümkündür. Bazen de mediana doğru yönlenerek pericardı
delmeksizin akciğerlerde büyük apse odakları meydana getirmesi
söz konusu olabilir. Reticulumun crani-oventralin yerine median
kesimine batan sivri yabancı cisimlerin omentum içinde
hapsolmaları da mümkündür.
Retikulumu
delen yabancı cisimler, çoğunlukla reticuloperitinotis
traumatica circumscripta adını verdiğimiz etrafları fibröz doku
ile çevrili kronik nitelikte, lokal yangı meydana getirilir.
Batan yabancı cisimlerin bazen akut difüz peritonitise sebep
olmaları da mümkündür.
Hastalık
belirtileri:
Yabancı
cismin reticuluma ilk baktığı günlere isabet akut devrede, bir
iki gün süreli akut hastalık belirtileri ortaya çıkar. Hayvan
hareket etmede isteksiz ve durgundur. Belini biraz kambur tutar.
Yatıp kalkarken, yokuş aşağı inerken defekasyon ve mikturasyon
yaparken inlediği gözlenir. Bazı hastalar ayaklarını karnına
vurmak ve sık sık yer değiştirmek suretiyle sancı halini açığa
vururlar.
Bu devrede
reticulum bölgesi çok hassastır. Ağrı deneyleri yapıldığında
inleme ve hatta böğürme sesi duyulur. Beden ısısı ve nabız
sayısı birkaç gün süre ile biraz artabilir. Solunum sayısı
artar. Solunum yüzlek ve costa abdominal tipdedir. Rumen
hareketleri hafiflemiş ve sayıca azalmıştır. Süt veriminde
önemli bir düşme görülür.
Akut
devreye has bu klinik belirtiler birkaç gün içinde hafifler ve
hastalık kronik lokal peritonitis şeklinde devam eder.
Kronik
lokal peritonitis devresinde:
Hastanın genel durumunda
belirgin bir düzelme vardır. Fakat yine de iştah zaman zaman
azalır. Süt verimi beklenen düzeyin altında kalır. Arada sırada timpani hali ve birkaç gün devam eden konstipasyon durumları ile
karşılaşılır. Dışkı normale nazaran biraz kuru ve sert olabilir.
Hayvan yatıp kalkarken, yokuş aşağı inerken inler. Bazı
hastaların defekasyon ve mikturasyon sırasında inlediklerini
farketmekde mümkündür. Rumen hareketleri düzensiz, zayıf ve
sayıca azalmıştır. Bazı hastalarda belin hafif kambur durumda
olduğu fark edilir. Ağrı deneyleri yapıldığında retikulum
bölgesinin hassas olduğu saptanır.
Çok ender
rastlanan akut difuz peritinotis şeklindeki olaylarda genel
septisemik ve toksemik belirtiler ortaya çıkar. İştahsızlık,
yüksek ateş, dakikada 100-120 nabız, dakikada 100 dolaylarında
solunum sayısı, merme kuru, genel durgunluk, takatsizlik ve
birkaç gün içinde ölüm.
Hastalığın
seyri komplikasyon durumuna göre değişir. Komplike olmaksızın
aynı durumunu koruyan lokal fibröz reticulo peritinotis şeklinde
kalan durumlarda, yukarda belirtilen atipik semptomlar yıllarca
devam eder. Hayvan ölmez. Verimin nispeten düşük olması, yemden
yaralanmasının azalması ve çok iyi bakım şartlarına rağmen
emsallerine göre zayıf kalma gibi ekonomik önemde belirtiler
devam eder.
Pericarditis traumatica, difruz peritonitis, akciğer apsesi ve
karaciğer apsesi gibi komplikasyonlarda hastalığın seyri
hızlanır ve hayvan kısa sürede ölür.

Tanı:
Yabancı
cisim hastalıklarında tanı klinik muayene, ağrı deneyleri,
laboratuar muayeneleri, elekromagnetik tarama,
elektrokardiografik, radyografik ve ultrasonografik
değerlendirme, farmakolojik testler ve deneysel operasyonlara
göre konur.
Komplikasyonlar şekillendikten sonra hastanın kurtulma şansı
iyice azaldığı için erken tanının önemi çok büyüktür. Hayvanın
yatıp kalkarken, yokuş inerken inlemesi, bel kamburluğu, sık sık
timpani hali, ara sıra konstipasyon, Rumen hareketlerinin
düzensizliği ve zayıf olması gibi belirtiler şüphe çekebilir.
Ağrı
deneylerinin mümkünse hepsini uygulayarak reticulum bölgesinde
ağrılı bir lezyonun bulunup bulunmadığını mutlaka araştırmak
gerekir. Bu deneylerden birinde veya birkacında ağrı
saptanabilirse ( hayvanın inlemesi veya bağırması ) öncelikle
peritonitis traumatica üzerinde durulup muayeneler bu yönde
derinleştirilmesi; ancak, omasum konstipasyonu, karaciğer
lezyonları, pneumoni, diyaframa fıtkı, pyelonefritis ve bazı
indigestion olaylarında da reticulum bölgesi ağrı deneylerinde
pozitif bulgu elde edilebileceği unutulmamalıdır.
Kulaktan
alınarak total lökosit sayımı ve lökosit formülü muayeneleri
yapılır. Lökosit sayısında genel olarak bir artış söz konusu ise
de bazen, azalmada saptanabilir. Esas önemli bulgular lökosit
formülü muayenesinde elde edilir. Nötrofil lökositlerin yüzde
oranında belirgin bir artış meydana gelir. Bu artış ‘segment
formları’ nda değil, ‘stab formu’ adını verdiğimiz genç lökosit
oranında (normalde %0–2) kendini belli eder.
Reticulitis traumatica tanısında ferroskop muayenelerinden
yararlanabilir. Ancak, bu alete bel bağlayıp başka muayeneleri
yapmamak kişilere büyük yanılgılara sevk edebilir. Hiç
unutulmamalıdır ki, sağlam olduğu bilinen sığırların büyük
çoğunluğunun da ön midelerinde metalik yabancı cisim vardır ve
ferroskop muayenelerinde metalik ses alınır. Ağrı deneyleri ve
diğer klinik muayene bulguları reticulutis peritonitis
traumaticaya işaret edici yönde olup ferroskop muayenesinde
metalik ses ile alındı ise şüphe biraz daha kuvvetlenir.
Deneyimli bir klinikçi metalik sesin en iyi duyulduğu noktaları
dikkate alarak yabancı cismin bulunduğu yeri büyüklüğünü ve
kalbe ne ölçüde yaklaşmış olduğunu saptayabilir.
Cismin
battığını söyleyebilmek için, en azından deneylerinden birkaç
tanesinde pozitif bulgu elde edilmiş olması gerekir.
Ayırıcı
tanı:
Reticulo
peritonitis traumatica nın klinik olarak karışabileceği başlıca
hastalıklar: proventriculer gıda indigestionları, ketosis,
osteomalacia, flor zehirlenmesi, pneumoni, diyaframa fıtkı,
hepatitis, abomasitis, pyelonefritis, omasum konstipasyonudur.
-
Proventricüler
gıda indigestionlarından ayırt etmek için mutlaka Rumen sıvısı
muayenelerini yapmak gerekir.
-
Ketosisi
ayırt etmek için idrarda keton cisimleri aranır. (nitroprusiyat
testi, keton testi tableti veya şeritler)
-
Osteomalacia,
osteoarthrosis ve flor zehirlenmelerinde kemikler ağrılıdır.
Eklemler, kemikler ve dişler muayene edilmelidir.
-
Pneumoniler
akciğerlerin perküsyon, oskültasyonu ve diğer solunum sistemi
muayeneleri ile ayırt edilir. Göğüs kafesinin perküsyonunda,
ventralde kalbin gerisinde bir asamiyetin tespit edilmiş olması,
yani kalbin asamiyet sahasının geriye doğru genişlemiş gibi
görülmesi yabancı cismin göğüs boşluğuna girdiği şüphesini
doğurabilir. Ağrı denemeleri, ferroskop bulgusu ve kan muayene
bulgularıda bu yönde ise şüphe kuvvetlenir.
-
Nefritis,
nefroz, ve pyelonefritis idrar muayeneleri ile ayırt edilebilir.
-
Omasum
konstipasyonu, karaciğer apseleri, karaciğer distrofileri gibi
hastalıkların ayırt edilmesi gerçekten önemli güçlükler
doğurabilir.
-
Reticuloperitonitisin
en kesin tanı ile ayırıcı tanısı ancak laparatomi operasyonundan
sonra mümkün olabilir. Sol alcık çukurluğunda 10–12 cm uzunlukta
bir ensizyon ile laparatomi yapılır. El ile Rumen ile diyaframa
arasından aşağıya doğru kaydırılarak reticulum ile diyaframanın
birbiri ile yapışık mı? Ayrı mı? Olduğu araştırılır.
Reticulum
serbest durumda ise reticuloperitonitis traumatica üzerinde
durmayıp, başka sebebler aramak gerekir. Bu gibi durumlarda,
rumenatomi yaparak reticulumun içine araştırmaya pek gerek
kalmaz.
Reticulum
diyaframaya yapışmış durumda ise reticuloperitonitis tanısı
hemen hemen kesinlik kazanmış durumdadır; rumenatomi yapılarak
reticulum içine kadar el sokulur; batan ve batmamış olan madeni
yabancı cisimler tek tek elle bulunur.

Tedavi:
Tek çare
rumenatomi operasyonu yaparak batan yabancı cismi reticulum
içine sokan elle tutarak geri çekip almaktır.
Hayvanın
durumu rumenatomi operasyonuna her zaman elverişli olmayabilir.
Örneğin gebeliğin son 4–5 haftası içinde bulunan gebe ineklerde
rumenatomi operasyonu yapmanın sakıncaları vardır. Keza genel
durumları bozuk beden ısısı yüksek olan hastalarda hemen
operasyon yapmak doğru değildir. Ağır gebe hayvanların
doğurmalarını, ağır hasta hayvanların da operasyonu
kaldırabilecek derecede düzelmelerini beklemek gerekir. Bu gibi
durumlarda ‘ konservatif sağaltım’ adını verdiğimiz bir uygulama
yapılır:
-
Hayvana sık fakat az miktarda
yem verilir.
-
Ön ayaklar yükseğe gelecek
şekilde meyilli bir yere hayvan bağlanır. Örneğin ineğin
bağlı olduğu yataklığın ön kısmına bir miktar yataklık
saman yığılarak ön ayakların değdiği kesim arkaya kıyasla 15
cm kadar yükseltilir.
-
En az 5 gün süreyle geniş
spektrumlu antibiyotik uygulaması yapılır (en yüksek
dozlarda olmak üzere penisilin+streptomisin kombinasyonu
tercih edilmelidir)
Gebe
ineklerin operasyonları doğumdan sonra yapılır. Operasyonu
kaldırmayacak derecede ağır hasta hayvanlarında antibiyotik kürü
tamamlanıp beden ısısının düşmesi ve genel durumun düzelmesinden
sonra operasyon yapılır.
Difuz
peritonitisli hayvanlarda klinik şifa hemen hemen mümkün
değildir. Akut devredeki hastalarda yukarda belirtilen
konservatif sağaltım uygulamaları yapılıp hayvanın genel durumu
kısmen düzeldikten sonra mecburi kesim yapılması ekonomik olur.
Koruma:
Sığır ve
mandaların yemleri ile birlikte yabancı cisimleri yutmalarını
engelleyecek çeşitli önlemler alınabilir.
-
Yaşama ve verim payı
ihtiyaçlarını tam olarak karşılamaya yeterli olabilecek
dengeli bir rasyon düzenlenir.
-
Özellikle mineral ve iz element
noksanlıklarına karşılamayı garanti etmek için günlük yem rasyonlarının içine ‘mineral yem ilaveleri’
eklenir; önlerinde yalama taşları bulundurulur.
-
Balya halindeki ot ve
sayvanların önüne dağıtılmazdan önce dikkatlice gözden
geçirilip içindeki tel parçaları ayıklanır. Ancak telle
bağlanan balyalar ne kadar dikkatli hareket edilirse edilsin
daima tehlike kaynağıdır. Kırık tel parçaları ot ve saman
içinde kalabilir. Balyayı hayvana vermezden önce patözden geçirip saman
haline getirmede sayısız yarar vardır. Zira tel parçaları ağır
olduğu için patözün altına düşer, samandan kolayca ayırt
edilebilir.
-
Hayvanların çöplüklerde
otlatılması ve meralara çöp dökülmesi önlenmelidir.
-
Hayvanlara mıknatıs yutturmak suretiyle daha önce yuttukları
ve bundan sonra yutacakları madeni cisimleri retikulum içinde
yakalamak, zararsız halde tutmak mümkündür. Sığırlar için özel
olarak hazırlanmış ve plastik bir kafes içine yerleştirilmiş
10–12 cm boyunda kuvvetli mıknatıs magnetler vardır. Magnet ömür
boyu ineğin retikulumunda bırakılır. Magnetin zararsız olduğu
kabul edilmektedir.
DERLEYEN:
Vet. Hek. Hüseyin
DEMİRTAŞ
|