BAKTERİYEL
BÖBREK HASTALIĞI (BACTERİAL KİDNEY DİSEASE):
Hastalık
Renibacterium salmoninarum tarafından oluşturulan vücut
yüzeyinde irinli kabarcıklar ile ülserlerin oluşması,
böbreklerin dejenerasyonu ile karakterize kronik ve bulaşıcı bir
hastalıktır. Hastalık ilk 1930’lu yılların başında İskoçya’da
Atlantik salmonlarında bildirilmiştir. Hastalık etkeninin
izolasyon ve identifikasyonu ise 1950 yılında Earp tarafından
yapılmıştır. Kronik seyirli bir enfeksiyon olmasına rağmen yoğun
stres ve kötü çevre koşullarına bağlı olarak subakut olarak da
görülebilir. Hastalığa bütün salmonidler duyarlıdır. Özellikle
göl alabalıklarında, Pasifik ve Atlantik salmonlarında ciddi
kayıplara yol açar. Gökkuşağı alabalıkları hastalığa en dirençli
balık türüdür. Özellikle tatlı sudan deniz suyuna adaptasyon
esnasında veya yumurtlama döneminde klinik belirtiler ortaya
çıkmaktadır.
Hastalık Avustralya, Yeni Zelanda ve Sovyetler Birliği hariç salmonidlerin bulunduğu dünyanın bir çok bölgesinden
bildirilmiştir.

ETİYOLOJİ:
Etken gram-pozitif bir kokobasil
olan Renibacterium salmoninarum’dur. Obligatif bir bakteri olan
etken balık dışında hızla ölür. Sporsuz, kapsüllü ve hareketsiz
olan etken 0.3-0.5 mikron ile 0.6-1.0 mikron boyutlarında ve
aside dirençli değildir. Etken ile yapılan deneysel çalışmalarda
salmonidler dışındaki tatlı su ve deniz balıklarının bazılarında
enfeksiyon şekillenmiş ve ölümler meydana gelmiştir.
Renibacterium salmoninarum’un besi
yerlerinde üretilmesi oldukça güçtür. Etken bileşiminde L-Cystein
HCI, sığır serumu ve insan kanı bulunan besi yerlerinde
üreyebilir. İlk kültürler 15°C’de
inkube edilmekle beraber, sub kültürleri 18°C'de
yapılmaktadır. İnkubasyondan 3 hafta sonra pigmentsiz, krem
renginde, parlak, düzgün yaklaşık 2 mm çapında koloniler
şekillenir. Günümüzde bakteri için spesifik geliştirilmiş olan
olan besi yerleri Kidney Diseases Medium (KDM-2), Kidney
Diseases Medium Charcoal Agar (KDMC) ve Selektif Kidney Diseases
Medium (SKDM) mevcuttur. Etken Kanlı Agar ve Tripticase Yeast
Agar’da sistein suplementi katıldığı takdirde üremekte bazı
suşlar homojen bulanıklık bazıları ise dipte tortu
oluşturmaktadır.
Mikroskobik olarak R. salmoninarum
sıklıkla çiftler, kısa zincirler veya özellikle balık
dokularında pleomorfik Çin Harfleri şeklinde görülür. Dokudan
yapılan direkt boyamalarda etken Pseudokidney Diseases etkeni
Lactobacillus piscicola ile karışabilmektedir. R.
salmoninarum’dan genel besi yerlerinde kolay üremesi ve anti-Renibacterium
salmoninarum serumu ile de reaksiyona girmemesi ile kolayca
ayırt edilebilmektedir. Etken diğer gram-pozitif bakterilerden
L-sisteine olan gereksinimi ile ayrılmaktadır.

EPİZOOTİYOLOJİ:
Balıklar oral yolla veya deri
yoluyla enfekte olmaktadırlar. Enfeksiyon kaynağı olarak
kontamine yemler, kontamine sular, enfekte balıklar
bildirilmektedir. Etken hasta balıkların dışkıları ile
saçılmakta ve 21 gün dışkıda ve havuz suyunda canlılığını
sürdürebilmektedir.
Etkenin döllenmiş yumurtanın içinde
bulunması ve vertikal yolla bulaşması enfeksiyonun yayılmasında
en önemli faktördür. Yumurta dezenfeksiyonu ile etkenin
bulaşması önlenememektedir.
Hastalığın bulaşmasında çiftlikteki
non-salmonid balıklar, ektoparazitler, yumuşakçaların rolü
olduğu da düşünülmektedir. Ayrıca kuşların etkeni çiftlikten
çiftliğe mekanik olarak taşıdığı sanılmaktadır.
Hastalığın ortaya çıkışında su
ısısının yanı sıra, su sertliği, tuzluluk, kötü çevre şartları,
sudaki mineral madde noksanlıkları ve diyette C vitamini
eksikliği de önemli rol oynamaktadır. Ayrıca hastalık ile
mevsimler arasında bir ilişki olup, salgınlar sonbahar ve kış
aylarında yani su ısısının düştüğü dönemlerde ortaya
çıkmaktadır.

PATOGENESİS:
Hastalıkta doğal enfeksiyonun nasıl
oluştuğu tam olarak anlaşılamamıştır. Deneysel enfeksiyonların
ise oral yoldan çok deri lezyonları yolu ile daha çabuk oluştuğu
tespit edilmiştir.Enfeksiyon kronik seyirli olup yapılan
çalışmalar, inkübasyon süresinin 1-3 ay veya daha fazla
olabildiğini ortaya koymuştur. İnkübasyon süresinin uzunluğu su
ısısına, konakçıya ve bakterinin virülens özelliklerine
bağlıdır. Hastalık genellikle su ısısının aniden değiştiği
zamanlarda ortaya çıkmaktadır. Ölümler 10-15 gün içerisinde
yavaş yavaş başlamaktadır.
Klinik semptomların gelişmesinden
sonra % 80’lere varan ölümler görülür. Hedef organ böbrekte
bulunana R. salmoninarum özellikle toplama kanallarında
yoğunlaşır ve normal filtrasyona engel olur. Böbrek ve karaciğer
dokusunda gelişen büyük granuloma tarzı lezyonlar sonucu
balıklar ölmeye başlar. Aynı zamanda etkenleri içeren fagositik
hücrelerin miyokardiuma saldırmaları sonucu ve makrofajlardan
salgılanan hidrolitik enzimler sonucu kalp dokusundaki yıkım
nedeniyle de ölümler şekillenir. Gökkuşağı alabalıklarında
enfeksiyon 15 ay sonra böbrekte bowman kapsülünde adhezyon,
fibriosis, kapsülde kapiller şişmeler ve proksimal tübüllerde
dejenerasyonlar görülür. Aynı zamanda heamopoetik dokuda
yıkımlanmalar oluşur.

SEMPTOMLAR:
Klinik bulgular hastalığın son
aşamasında ortaya çıkar. Berrak ve veya bulanık bir sıvıyla dolu
deri kabarcıkları, bunların patlaması sonucu oluşan yüzeysel
ülserler, nadir olarak da kaslarda kanlı kazeöz veya nekrotik
odaklar gözlenir. Anemiye bağlı olarak solungaçlarda ve
yüzgeçlerde solgunluk, renkte koyulaşma, ekzoftalmus, abdominal
şişlik, anüs civarında hemorajiler, yavaş yüzme görülür.
İnternal olarak abdominal ve perikardial boşluklarda
hemorajilerin miktarına bağlı olarak değişen oranlarda
bulanıklıkta sıvı, iç organlarda membranöz tabakalar
karakteristik olarak böbrekte nadir olarak ta karaciğer ve
dalakta krem-beyaz renkli granülomatöz lezyonlar bulunmaktadır.
İlerlemiş vakalarda böbrek büyür ve nekrotik hale gelir ve
perikarditis şekillenir. Ayrıca hastalık asemptomatik olarak da
seyredebilmektedir.
Histopatolojik olarak belirlenen
lezyonlar çoğunlukla heamopoetik dokularda, karaciğer, kalp ve
iskelet kaslarında ve hastalığın son döneminde diğer organlarda
da görülebilen kronik gronulomların oluşmasıdır. Granulomlar
çoğu kez büyük, epiteloid hücreler ve infiltre olmuş lenfoid
hücreler tarafından sarılmış bir nükleusdan oluşmaktadır. Hasta
balıkların hematokrit değerlerinde azalma, plazma proteinlerinde
düşmeler vardır.

TEŞHİS:
Hastalığın tanısında klinik
belirtiler, purulent lezyonlardan alınan örneklerden izolasyon
ve identifikasyon ile histopatolojik bulgular önem taşır.
Lezyonlardan hazırlanan preparatlarda gram-pozitif küçük
çomakçıkların veya diplobasillerin görülmesi hastalığın
teşhisine yardımcı olmaktadır.
Hastalık klinik olarak frunkulosis, ülser
hastalığı gibi vücut yüzeyinde lezyonlarla seyreden
enfeksiyonlarla karışabilmektedir.
Kesin tanı için hastalıklı
organlardan etken izolasyonu ve identifikasyonu yapılmalıdır. Bu
amaçla KDM-2, SKDM, KDMC besi yerlerine ekimler yapılarak 15°C’de
en az 3 hafta (6-8 hafta) inkube edildikten sonra üreyen
kolonilerin morfolojik ve biyokimyasal özellikleri araştırılarak
yada serolojik testlerden yararlanılarak identifikasyona
gidilir. Teşhiste Floresan Antikor Testi (FAT), Endirekt
Floresan Antikor Testi (IFAT), ELISA, Polimeraz Zincir
Reaksiyonu (PZR) teknikleri de kullanılmaktadır.
SAĞALTIM:
Bakteriyel böbrek hastalığı kemoterapötikle veya ilaç ile
sağaltımı güç olan hastalıklardan biridir. Etken intraselüler
(hücre içi) bir karaktere sahip olup, konağın fagositik
hücrelerinde yaşayabilmekte ve çoğalabilmektedir. Ayrıca etken
alışılmış ilaçlara karşı yüksek oranda duyarlı değildir. Bu
nedenle tedaviye son verildiğinde nüksler görülmektedir.
Hastalığın tedavisi konusunda yapılan çalışmalarda eritromisin
250mg/kg dozunda 21 gün süreyle uygulandığında ölümlerin kontrol
altına alındığı bildirilmiştir. Bazı sülfonamid grubu ilaçların
hastalığın kontrolünde etkili olduğu tespit edilmiştir.
Kullanılan ilaçların yüksek dozda ve uzun sürede kullanılması
toplum ve çevre sağlığı, toksisite ve bakteriyel dirençlilik
konularında sorun yaratmaktadır.
KORUNMA
ve
KONTROL:
Enfeksiyonun kontrolünde korunma tedbirleri çok önemlidir.
Etkenin intraselüler bir bakteri olması, fagositik hücrelere ve
yumurtaya girebilmesi burada yaşayıp çoğalabilmesi nedeniyle
tedavi etkili olmamakta, uzun zaman ve masraf gerektirmektedir.
Bu nedenle bilinmeyen yerlerden yumurta, yavru ve anaç balık
alırken dikkatli olunmalı ve sertifika istenmelidir.
Enfeksiyonun kontrolünde;
-
Yurtdışından ithal edilen alabalık
yumurtaları BKD yönünden muayene edilmelidir.
-
Üretimde kullanılan su kalitesi kriterleri
devamlı olarak izlenmeli ve stres oluşturacak çevre
koşulları düzeltilmelidir.
-
Hastalık etkenini taşıyacak gıdalar sterilize
edilmeden verilmemelidir.
-
Enfekte yerlerden yumurta ve balık
alınmamalıdır.
-
Yumurta dezenfeksiyonu (her ne kadar yumurta
içindeki etkene etkili olmamakta) uygulanmalıdır.
-
Enfekte balık stoklarının hareketleri
önlenmelidir.
-
Bulaşmada rol oynayacak kuşlar ve diğer olası
vektörler ile ilgili önlemler alınmalıdır.
-
Hasta balıklar hemen uzaklaştırılmalı, havuz
ve ekipman dezenfeksiyonu yapılmalıdır.
-
Yemlerin kaliteli olmasına, riskli
mevsimlerde vitamin takviyeleri yapılmasına dikkat
edilmelidir.
Aşı ile ilgili çalışmalar sürdürülmektedir. Geliştirilen bazı
aşıların deneme sonuçları olumlu bildirilmesine rağmen henüz
ticari bir aşı yoktur.
DERLEYEN:
Vet. Hek. Hayri YENİYURT
KAYNAK : Vet. Hek.
Necla TÜRK (Bornova Araştırma Enstitüsü)
|