PNEUMONİ (AKCİĞER
ENFEKSİYONU)
Akciğerlerin
yangısıdır.
Çoğunlukla
bronşlarda yangıya
katılır. Hastalık
sıklıkla plevraya
yayılabilir.
İmmunite gelişiminin
zayıf olması,
aşılamaların etkin
şekilde
kullanılmayışı ve
hastalarda yoğun
antibiyotik
kullanılması
nedeniyle ekonomik
olarak önemli bir
hastalıktır.
Sağaltıma yanıtın
iyi olmasına karşın
hastalardaki verim
düşüklüğü diğer bir
ekonomik zarardır.
Etiyolojisi:
Birçok faktörün
birlikte rol
oynadığı
hastalıklardır.
Hastalığın klinik
belirtilerinin
ortaya çıkmasında ve
şiddetinde bakım ve
çevre şartlarının
önemi fazladır.
Parainfluenza 3, İBR
virüs ve Respiratory
syncitial virüs tek
başlarına sadece
hafif derecede veya
subklinik pnömoniye
yol açarlar. Bu
etkenler mukosiliyer
transport sistemini
inhibe ederek ve
alveolar
makrofajların
fonksiyonlarını
deprese ederek
akciğerlerde
Pasteurella
haemolytica ve P.
Multocida gibi
bakterilerin
sekunder
enfeksiyonuna fırsat
sağlar.
Akciğerlerdeki
patolojik
değişikliklerin
çoğunda bakteriler
sorumludur.
Pnömonide mantarlar,
akciğer nematodları,
fiziksel ve kimyasal
ajanlar rol
oynamaktadır.
Patogenezis:
Sığır akciğeri
anatomik ve
fizyolojik
özellikleri
nedeniyle pnömoni
oluşumuna yatkındır.
Sığır akciğerlerinde
gaz değişim
kapasitesi düşük
olduğundan bronş ve
alveollerdeki
oksijen miktarıda
azdır. Oksijen
düzeyinin düşük
olması mukosiliyer
ve alveolar makrofaj
aktivitesinin
azalmasına neden
olur. Solunan
havanın oksijeninden
daha fazla
yararlanabilmek için
solunum sayısı
yavaştır ve
akciğerler havadaki
çeşitli etkenlere
uzun süre temas
eder. Ayrıca
akciğerler çok
kompartımanlı
olduğundan
daralmalar daha
kolay meydana gelir.
Sığır akciğerlerinde
makrofaj sayısı
diğer türlere göre
daha az ve mukusta
lizozim
biyoaktivitesi düşük
olduğundan
enfeksiyonlara daha
duyarlıdır.
Pnömoni; solunan
irkiltici gazlar
veya aerosoller,
aspire edilen
yabancı materyaller,
aeorojen virüs,
bakteri, mantar,
metazoalar
tarafından
oluşturulur. Etkenin
hava yollarında
tutulması, solunum
sistemindeki duyarlı
bölgelere yerleşmesi
ve buralarda
çoğalması
enfeksiyonun
gelişmesi için
gereklidir.
Akciğerlere giren
etkenin pnömoni
oluşturması etkenin
türüne, virülensine
ve giriş yoluna göre
değişir. Bekteriler
genellikle solunum
yoluyla girerler.
Etken önce primer
bronşiyolitise neden
olur, daha sonra
pulmoner paranşime
yayılır ve
akciğerlerde
reaksiyon olarak
fibrinöz karakterde
yangı meydana gelir.
Bakteriyel
pnömonilerde
bakteriler veya
nekrotik dokulardan
köken alan toksinler
toksemiye ve
yangısal eksudasyona
bağlı yaş rallerin
ortaya çıkmasına yol
açar. Virüsler
genellikle
inholasyonla alınır
ve primer
bronşiyolitise neden
olur. Etken alveol
epitelinde
proliferasyona ve
ödeme, intersitisyel
doku kalınlaşmasına
ve alveoller
etrafında lenfosit
artışına yol açar.
Bakteriyel
enfeksiyonlarda
olduğu gibi yangısel
rekasiyon ve toksemi
belirlenmez.
Pnömoni akciğerlerde
meydana gelen
patolojik
değişikliklere göre
bronkopnömoni,
fibrinli pnömoni ve
intersitisyel
pnömoni olmak üzere
üç tipte gelişir.
Semptomlar:
Hastalığın akut
döneminde hızlı ve
yüzlek solunum ilk
ve erken belirtidir.
Dispne ( güç solunum
) akciğer dokusunun
büyük kısmının
etkilenmesiyle
ortaya çıkar. Dispne
hastaların çoğunda
inspiratorik bazen
de ekspratorik
karakterdedir. Ağzı
açık solunum, başın
ileri uzatılması,
burun deliklerinin
genişletilmesi ve
dirseklerin vücuttan
uzak tutulması her
iki akciğerde ciddi
enfeksiyonun
varlığını gösterir.
İki taraflı
mukoprulent burun
akıntısı, yaş,
prodüktif ve ağrılı
öksürük belirlenir.
Kronik dönemde burun
akıntısı
görülmeyebilir ve
kuru öksürük vardır.
Vücut sıcaklığı akut
pnömonide 40-41
dereceye yükselir.
Göğüs kafesinde
ağrı, yüzlek solunum
ve hareket etme
isteksizliği bulunan
pnömonili hastalarda
plöritis
düşünülmelidir.
Akciğerlerin
öskültasyonunda
belirgin bronşiyal
seslerin duyulması
akciğer dokusunun
kalınlaştığını,
çıtırtı sesi
duyulduğunda
akciğerde ödem
sıvısı veya
hareketli eksudat
bulunduğunu
gösterir.
İnspirasyon ve
ekspirasyonda
akciğer sahasının
ventral üçte birinde
sürtünme sesinin
duyulması plöritise
işaret eder.
Kronik pnömonilerde
hastalar deprese,
iştahsız,
zayıflamış, kıllar
kaba ve karışık
görünümdedir. Hızlı,
yüzlek ve sıkıntılı
solunum vardır.
Ekspirasyon
sırasında inleme ve
ara sıra öksürük
belirlenir. Vücut
sıcaklığı hafif
yüksek veya
normaldir.
Diagnoz:
Solunum hareketleri,
diğer klinik
bulgular izlenerek
ve akciğerlerin
öskültasyonu
yapılarak solunum
sistemi
hastalığından
şüphelenilir. Etken
izolasyonu için
trans trakeyal
aspirasyon veya
bronkoalveoler lavaj
sıvısının
mikrobiyolojik
kontrolü gerekir.
Pnömoni tanısı
konulurken akciğer
seslerinin pnömoni
dışında bazı
hastalıklarda da
belirginleşeceği,
dispnenin üst
solunum yolu
hastalıklarında ve
karın içi basıncın
arttığı durumlarda
da ortaya
çıkabileceği dikkate
alınmalıdır.
Konjessif kalp
yetmezliğinde,
aneminin son
döneminde, bazı
zehirli maddelerle
zehirlenmelerde,
hipertermi ve
asidoziste polipne
ve dispne
şekillenir. Bu
hastalarda
pnömoniden farklı
olarak anormal
akciğer sesleri
duyulmaz. Üst
solunum yolları ile
ilgili bozukluklarda
değişik derecelerde
inspiratorik solunum
güçlüğü gözlenir.
Larengitis ve
trakeyitisde öksürük
bulgusu pnömoniye
nazaran daha sık ve
şiddetlidir. Hafif
trakeyal palpasyonda
öksürük ortaya
çıkar.
Profilaksi:
Akut salgınlarda
hastalar sürüden
ayrı tutulur.
Hastalarla bir arada
olanlarda erken tanı
koyabilmek için
hergün vücut
sıcaklıkları
belirlenir.
Hastalığın her yıl
görüldüğü
yetiştiriciliklerde
hastalığın çıktığı
dönemden önce yeme
chlortetracycline
katılması morbidite
ve mortaliteyi
düşürür. Viral ve
bakteriyel
hastalıklara karşı
hazırlanmış aşıların
kullanılması yararlı
olur.
Tedavi:
Veteriner Hekiminize
danışınız!
Derleyen:
Veteriner Hekim
Tolga GÜNDÜZ
Kaynak:
|